10 Ekim 2013 Perşembe

Avrupa'da ilk kahvehane Sadullah Paşa'nın!

Avrupa'da ilk kahvehane Sadullah Paşa'nın!

Avrupa'da ilk kahvehane Sadullah Paşa'nın!

Viyana kuşatmasında esirdüşen Sadullah Paşa, Almanya'da ilk kahvehaneyi açarak Almanlara kahveyi tanıtmıştı 



Kahve, yaklaşık 200 yıldır bütün dünyada en çok tüketilen içeceklerden biri. Birçok milletin neredeyse "millî içeceği" haline gelmiş olan kahve, Avrupa'daki şöhretini Osmanlı Ordusu'nun Viyana'yı kuşatmasına borçludur.
Miladî 1683 yılında Avusturya'nın başşehri Viyana'yı kuşatan Osmanlılar, bütün gayretlerine rağmen yüksek duvarları aşmayı başaramadılar. Bu esnada esir düşen binlerce Müslüman Türkten bazıları Almanya'nın içlerine gönderildi. Bunlardan biri olan Osmanlı subayı Mehmet Sadullah, yanındaki diğer Türk esirlerle beraber Würzburg şehrine yollandı. Yaklaşık 300 kişilik Würzburg grubunda askerlerin yanı sıra siviller, özellikle de kadın ve çocuklar da vardı.
O yıllarda şarapçılıkla geçimini temin eden Würzburg'da Müslüman Türklerin şehre gelmesi büyük hadise oldu. Küçük bir şehir olmasına rağmen, kilisesi, üniversitesi ve dükkânların bulunduğu meydanı olan Würzburg esirleri içine almak istemedi. Çünkü esirler Müslümandı. Çözüm olarak da, Müslüman esirleri zorla vaftiz ederek Hıristiyanlaştırdılar. Din değiştirmeyen Türklere ağır işkenceler yapıyor, aç bırakıyorlar, hizmetçi olarak dahi evlerine, dükkânlarına almıyorlardı.
Bu baskı dönemi sırasında, gönüllü veya zorla yapılan vaftizler, tören biçiminde kutlanıyordu. Her şeye rağmen tam olarak güvenemedikleri Müslüman Türkleri, günümüzde "Cami Yolu" diye adlandırılan mevkide kervansaray şeklinde inşa edilen bir esir kampına yerleştirdiler.
Burada zor şartlarda yaşamaya çalışan Türkler, fırsat buldukça kahve pişirip içmeye başladı. Şarap ve biraya alışkın olan Almanlar bu siyah içeceği merak ederek tadına baktılar. Önceleri pek beğenmedikleri kahve, daha sonraları kendilerine ilginç geldi.
Mehmet Sadullah Bey bir Osmanlı subayı olduğu için Almanlar ona "Sadullah Paşa" diye hitap ediyorlardı. Sadullah Paşa, kahveyi Almanlara takdim edip, tadına bakmalarını istiyordu. Aradan geçen zaman içerisinde vaftiz edilerek Yohan Ernst Nikolaus Şıtraus (Johann Ernst Nicholaus Strauss) adını alan Sadullah Paşa, Würzburg şehrinde bir kahvehane açmak istedi. Uzun süren gayretinin ardından 1967 yılında kahvehane işletmesi açma müsaadesi alabilen Sadullah Paşa'nın yaptığı kahve o kadar fazla içilmeye başlandı ki, Almanların günlük hayatlarının bir parçası oldu.
Zamanla kahve adlı bu alkolsüz Türk içeceği, şarapla rekabet edecek kadar çok tüketilmeye başlandı. Artık yemekten sonra kahve içmek Würzburglu Almanlar için vazgeçilmez bir ritüel haline geldi.
Yıllar yılları kovaladı. Bu zaman zarfında Sadullah Paşa'nın maddi durumu epeyce iyileşti. Würzburg'da evlenen ve çocukları olan esir Türkler iyice kalabalıklaştılar.
Günümüzde Sadullah Paşa ve diğer esir Müslüman Türklerin neslinden gelen binlerce kişi Würzburg, Şıvaynfurt ve Kitzingen civarında yaşıyor. 1960 yılında Türkiye'den Almanya'ya çalışmak için giden Türkler de halen yoğun olarak Zellerau semtinde ikâmet ediyor. Halen Türk tarihinden izler taşıyan Würzburg Şehir Kütüphanesi'nde bir de Türk köşesi bulunuyor.
Kaynak: Kuzey Haber Ajansı



Bursa’da Kahve ve Kahvehane Kültürü

Bursa’da Kahve ve Kahvehane Kültürü

Evliya Çelebi’ye Göre Bursa Kahvehaneleri İstanbul’dansrc=/dosyalar/resimler/bursa_kitabi/image/337.jpg sonra ilk kahvehanelerin, dönemin önemli bir kenti olan Bursa’da açılmış olması kuvvetle muhtemeldir. İlk kahvehanelerin 1550’li yıllarda açıldığı sanılan Bursa’nın ünlü kahvehanelerini Evliya Çelebi’den öğreniyoruz.Ona göre Ulucami Kahvesi, Şerefyar Kahvesi,Serdar, Cin Müezzin Kahvesi çok ünlüdür.1640’lı yıllarda Bursa’da kahvehanelerin bir açılıp bir kapandığı bir sırada Bursa’ya gelen Evliya Çelebi’nin aktardığına göre kahvehanelerin canlı bir sosyal olgu olduğu görülmektedir.“Bursa’da 75 kadar kahvehane vardır.
Sazcı ve şarkıcılar günde üç kez Hüseyin Baykara fasılları ederler. Her kahvehanede gazelhanlar vardır ki, insanı mest ederler. Meddahların başı Kurban Alis-i Hazma adındaki zamanınteki idi. Meddah Şerif Çelebi, Firdevsi’nin Şehnamesi’ni okuyunca cennet meleklerini hayran ederdi. Masal anlatıcı Harşane Mahmud,Kara Firuz, Tireli Ali Bey, Eba Müslüm tebedarı okumada sanki “siyer-i nebisi” idiler. Kahvehanelerin ulusu Ulucami dibindeki Emir Kahvesi’dir. Süslü ve nakışlı bir kahve olup cihan mahbubu(dünya tatlısı) rakkasları vardır.Kahve Ulucami dibinde olduğundan müezzin "haye ala´s-salah" deyince kahvede kimse kalmaz,hepsi camiye giderlerdi.
Bursa halkı namaza çok düşkündür. Kahveleri birer arişer okuludur.”Bursa kahvehaneleri üç sınıfa ayrılırdı. Yaşlılar, orta yaşlılar ve gençlerin gittikleri kahvehaneler ayrıydı. Çocuk yaşta olanlar asla kahvehaneye gidemezdi. Özellikle gençlerin gittikleri kahvehanelerde tambura, cura, dümbelek,zilli maşa gibi çeşitli sazlar hazır bulundurdu.Bayram ve Ramazan geceleri Yeşil Kahvehanesinde Bursa’nın ünlü kuklacısı Yaşar kukla oynatır, Namazgâh Kahvehanesinde Cambaz Nemci tarafından “Zabidi bidi bidi dom” diye başlayarak seyircileri hayrete düşüren türlücambazlıklar yapılırdı.Bursalılar kahvehaneleri daha çok bir buluşma yeri olarak görürlerdi. Belki de bu nedenleBursa’nın en ünlü kahvehanesine toplanma yeri anlamına gelen Mahfel adı verildi. Sevgililer,edebiyatçılar, dostlar hep burada buluşurdu.  
Meşrutiyet Döneminde Bursa’da Kahvehaneler
Müşteriler kahvehanede kitap okur, tavla-satranç oynar, şiir ve edebiyat sohbeti yapar, kısaca kıraat ederdi. İşte bu nedenle kıraathane olarak da anılmaktaydı. Bir asır önce Bursakahvehaneleri yollara taşar bir vaziyet almıştı.src=/dosyalar/resimler/bursa_kitabi/image/338.jpg O tarihte “Piyade Kaldırımları” olarak anılanbu olay, 1913 yılında çıkan Hüdavendigar Gazetesi’ndeşöyle eleştirilir: “Kentimizin büyük caddelerindeki kahvehaneler; dükkanların önündeki piyade kaldırımları, sandalye ve masalarla işgal olunarak vatandaşı rahatsız ediyor.”Zaman zaman kahvehaneler edebi sohbetlerin yapıldığı kıraathane olmaktan çok miskinlerin  zaman öldürmek,oyun oynamak için geldikleri mekânlar halini alır.
Artık işten sonra gelip dinlenilen yer olmaktan çok kahvehaneler her zaman içinde oturulan, içinden çıkılmayan mekânlar olmuştur.1911 tarihli Ertuğrul Gazetesi’nde çıkan bir yazıda işte böyle bir dönemdeki kahvehaneler eleştirilmiştir: “İşlerin azlığından mıdır bilemeyiz, bugünerde kentimizde kahvehaneler daha doğrusu “tembelhaneler” daha kalabalıktır.
Hatta Ulucami’nin doğu kapısı önünde bile seyyar kamelya yapılmıştır.”Cumhuriyet öncesinde Bursa’nın en ünlü kahvehaneleri Cumhuriyet alanındadır.Buradaki Şükrü Molla’nın kahvesi yol üzerinde olup gelip geçenlerinde seyredildiği bir kahvedir. Yine Setbaşı’ndaki kaldırım üzerindeki alçak hasır iskemlelerin bulunduğu kahvehaneler gelip geçen Bursalıların dinlendiği ve birer yorgunluk kahvesi içtiği mekânlardır. 1907 yılında Bursa’da 433 kahvehane vardı.src=/dosyalar/resimler/bursa_kitabi/image/339.jpg  
Cumhuriyet Döneminde Bursa Kahvehaneleri
Kahvehaneler kurtuluş yıllarında örgütlenme mekânları olmuştur; Setbaşı’nda Mustafa’nın Kahvesi, Uzunçarşı’da Arakiyeciler içindeki Bekir Hoca’nın kahvesi direnişçilerin gizli gizli toplandıkları edebiyat söyleşileri yaptıkları mekânlardır. Bursa’da çıkarılan bir çok gazete ve dergi
fikren bu kahvehanelerde doğmuştur.İbrahim Hilmi ile Yoldaş ve Kevkep gazetelerinin birleşmesi Yeşil’de kararlaştırılır. Nilüfer, Yeni Biçem gibi dergilerin de yine Yeşil kahvesinde içilen çaylar sırasında yayımlanmasına karar verilmiştir.1935 yılında yayımlanan “Bursa ve İznik Tarihi” adlı kitapta ünlü Kadifeli Kahve ile “Karacabey Kahvesi”nden söz edilir. Bu kahvelerden Karacabey Kahvesi Heykel’deki Ziraat Bankası civarındaydı.
Bayramlarda bu kahvelere Dümbüllü,Komik Fahri ve Ahmet gelirdi. Ünlü meddah Bursalı Süruri de, özellikle Ramazan ve bayram gecelerinde kahvelerde Arnavut,Ermeni gibi çeşitli toplulukların Türkçe şivelerini taklit eden konuşmalar yapar, komik öyküler ve fıkralar anlatır, kahvedekileri gülmekten kırar geçirirdi.Bursa’nın Cumhuriyet dönemi en ünlü kahvehanecisi kuşkusuz Çaycı Veysel’dir. Onun en eski kahvehanesi Ulucami’nin hemen yanında,eski “şekerciler Çarşısı”nın başındaydı. Bursa’nı n en seçkin müşterileri bu kahveye giderdi.Bursa’nın Cumhuriyet dönemi en ünlü kahvehanecisi kuşkusuz Çaycı Veysel’dir. Onun en eski kahvehanesi Ulucami’nin hemen yanında, eski şekerciler çarşısının başındaydı. Bursa’nın en seçkin müşterileri bu kahveye giderdi.